İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde bu yıl 15’incisi
düzenlenen zirvenin açılışı Ticaret Bakanı Ömer Bolat, TOBB Başkanı M. Rifat
Hisarcıklıoğlu ve TPF Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Düzgün’ün katılımıyla
gerçekleştirildi.
Etkinliği, perakende sektörünün potansiyelini güçlendirme ve
işbirliklerini geliştirme yolculuğunda çok değerli bir organizasyon olarak
gördüğünü, YZB’nin tanınan bir marka haline geldiğini kaydeden Hisarcıklıoğlu, “Üreticinin vitrini olan perakende sektörü, üreticinin ürünlerine yönelik
geri bildirim alabildiği bir iş ortağıdır. Perakende sektörü, müşteri odaklı
büyüyen ve gelişen sistemde, değer zincirinin en önemli parçasıdır.” diye
konuştu.
Yerel ekonomiyi ulusal ekonomiyle buluşturan perakende
sektörünün ekonominin itici gücü olduğunu, yerel zincirlerin de sektörün
lokomotifi olduğunu ifade eden Hisarcıklıoğlu, yerel ekonominin güçlenmesi,
istihdamın hareketlenmesi ve küçük işletmelerin ekonomiye doğrudan katılmasıyla
yerel zincirlerin ekonominin belkemiğini oluşturduğunu söyledi.
Etkinliğin sektördeki yeni trendlerin görülmesini
sağladığını anlatan Hisarcıklıoğlu, salgınla dijitale taşınan alışveriş
alışkanlıkları, teknolojideki dönüşüm ve yapay zekayla yeni bir sürece
girildiğini belirtti.
Tüketici alışkanlıklarının değiştiğini aktaran
Hisarcıklıoğlu, şunları kaydetti:
“İnsanlar daha sağlıklı ve aynı zamanda daha doğaya
saygılı üretimle üretilen ürünlere ulaşmak istiyor. Kişiselleştirilmiş
alışveriş deneyimlerini talep ediyor. Bu açıdan şanslı olduğumuzu düşünüyorum.
Özellikle, yerel kabiliyetlerimiz çok yüksek. Perakende sektörümüz çevik bir
yapıya sahip. Coğrafyamız, topraklarımız, bu tür ürünlerin üretimi için de çok
müsait. Bu avantajlarımızı kullanabilmek için teknolojiye daha fazla yatırım yapmamız
lazım. Dijital dönüşüme, teknolojiyi kullanmayı ve teknolojik kabiliyetlerin
artırılmasına önem vermeliyiz.”
– “Dünyanın en
değerli arazisi cep telefonu ekranı”
M. Rifat Hisarcıklıoğlu, tüketici deneyimini en üst seviyeye
çıkarmanın hedeflenmesi gerektiğinin altını çizerek, “Teknoloji, veri
analizi ve değişen müşteri yapısı başucu kelimelerimiz. Bu noktada, mobil
uygulamalar tüketicilere müthiş kolaylık sağlıyor. Firmalara da geniş bir
müşteri portföyü sunuyor. Bu nedenle şirketinizin, ürününüzün ya mobil
uygulaması olacak ya da geliştirilen bir mobil uygulamanın içerisinde muhakkak
yer alacak.” diye konuştu.
Dünyanın en değerli arazisinin cep telefonu ekranı olduğunu,
burada yer almanın şart olduğunu söyleyen Hisarcıklıoğlu, e-ticaret hacminin
her yıl hızla arttığını belirterek, şöyle devam etti:
“2023 yılında, bir önceki yıla göre artış oranı yüzde
116. Yani neredeyse enflasyonun 2 kat üstünde. 1,9 trilyon lira olmuş.
2024’teyse yaklaşık ikiye katlanarak 3,5 trilyon lira olacak. e-ticaret
hacminin genel ticaret hacmine oranı 2019’da yüzde 10 iken, 2023’te yüzde 20’ye
çıktı.”
Müşterilerin mobil uygulamaları giderek daha fazla
kullandığını, bu trendin devam edeceğini ve gelecekte daha da önemli hale
geleceğini anlatan Hisarcıklıoğlu, rekabet için bu alanın ıskalanmaması,
illerdeki yerel markalarla işbirliğinin güçlendirilmesi, yerel üreticiler ve
markaları ortak paydaş olarak kurgulamak gerektiğini dile getirdi.
Dünyada insanların, kendi yöresinin, ülkesinin ürününü daha
çok tercih etmeye başladığına işaret eden Hisarcıklıoğlu, şunları kaydetti:
“Biz de oda ve borsalarımızla birlikte yerel
ürünlerimize ve yerel değerlerimize sahip çıkıyoruz. Coğrafi işaretle tescil
ettirerek koruma altına alıyoruz. Ürünlerimizin sadece ülkemizde değil, Avrupa
Birliği (AB) nezdinde de tescil edilmesini sağlıyoruz. Şu an AB nezdinde 27
ürünümüz tescil edilmiş. Artık kimsenin bu ürünleri bizden habersiz ve izinsiz
kullanabilmesi mümkün değil. Tüketicilerin kendi yerli ürünlerimize daha kolay
ulaşmalarını sağlayın.”
– “Private label
markalı ürünler hem KOBİ’lerin büyümesini hem de markalaşmasını
engelliyor”
TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, veri madenciliği, ham veriyi
bilgiye dönüştürüp kullanmanın rekabette öne çıkmak açısından çok önemli hale
geldiğini, barkodların büyük imkanlar sunduğunu söyledi. Bu barkodları
ulaştıran, bu sistemin ülkede işletilmesini sağlayanın da TOBB Global
Standartlar 1 (GS1) Türkiye organizasyonu olduğunu dile getiren Hisarcıklıoğlu,
bu barkodların, ürünün sadece kasadan hızla geçmesini sağlamakla kalmadığını,
stok, sipariş ve sevkiyat süreçlerini daha etkin yönetilmesine imkan verdiğini
anlattı.
Sektörde çeşitli sıkıntılar yaşandığını ve bunları da takip
ettiklerini belirten Hisarcıklıoğlu, private label markalı (özel markalı)
ürünlerin hem KOBİ’lerin büyümesini hem de markalaşmasını engellediğini
söyledi.
Hisarcıklıoğlu, aynı ürünün, aynı ambalaj içinde düşük
gramajla sunularak tüketicinin aldatıldığını, bunların önüne geçmek için “standart gramaj uygulaması” gelmesi gerektiğini de belirterek, GEKAP
ve poşetlerin ilave maliyetlere yol açtığını, bu konuda da adımlar atılmasını
beklediklerini sözlerine ekledi.
-Ticaret Bakanı Bolat
Ticaret Bakanı Ömer Bolat ise, perakende sektörü içinde gıda
perakendeciliği oranının yüzde 17 olduğunu belirterek, “Gıda
perakendeciliği de hem organize perakendeciler hem de geleneksel perakendeciler
tarafından yapılmaya devam edilmekle birlikte organize perakendecilik dünyada
ve Türkiye’de her geçen gün pazar payını artırmaktadır.” dedi.
Ömer Bolat, Yerel Zincirler Buluşuyor Konferansı ve
Fuarı’nın açılışında, perakendeciliğin, ticaretin başlangıç noktasının kendi
geleneğimizde Ahilikten geldiğini belirterek, hükümet olarak Ahilik Haftası’nın
kutlanmasına ve etkinliklere büyük önem verdiklerini anlattı.
Bolat, perakende sektörünün son 30-40 yıllık dönemde hızlı
bir değişim yaşadığını kaydederek, “Bu değişim bütün sektörlerde
gerçekleşmiştir. Özellikle dijitalleşmenin yaygınlaşması, internetin ortaya
çıkması, teknoloji ve telekomünikasyondaki değişimler her alana olduğu gibi
perakende ve ticarete de önemli etkiler yapmıştır.” değerlendirmesini
yaptı.
Bakan Bolat, perakende ticarette rekabet ilkelerinden
vazgeçilmeden, daha iyi işleyen ve daha adil bir tedarik zincirinin
oluşturulması, sektörün altyapısının iyileştirilmesi ve güçlendirilmesi
ihtiyacı doğduğunu belirtti.
6585 sayılı Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun’un 2 maddesinde değişiklikler yaptıklarını anımsatan Bolat, şunları
kaydetti:
“Ticaretin adil, şeffaf ve sürdürülebilir olması için
kalite standartlarını tutturma amacı dışında taraflardan birinin herhangi bir
gerçek veya tüzel kişiden mal veya hizmet teminine zorlanması, kampanya
maliyetinin kampanyalı satış yapmak istemeyen tarafa yansıtılması, tarım ve
gıda ürünlerinin tedarikinde ticarî ilişkinin koşullarının yazılı veya
elektronik ortamda yapılan sözleşmeyle belirlenmemesi, karşı tarafın aleyhine
tek taraflı değişiklik yapma yetkisi veren veya açık ve anlaşılır olmayan
hükümlere sözleşmede yer verilmesi, ürün talebini doğrudan etkileyen herhangi
bir hizmet verilmediği veya verilen hizmetin türüne ve hizmet bedelinin tutar
ya da oranına sözleşmede yer verilmediği halde prim ve bedel alınması, karşı
tarafın kusurundan kaynaklanan durumlar hariç, üretim tarihinden itibaren 30
gün içinde bozulabilen tarım ve gıda ürünlerine yönelik siparişlerin ürünün
teslim tarihinden önceki 30 gün içinde iptal edilmesi ve bu ürünlerin
tesliminden veya mülkiyetinin devrinden sonra bozulma ya da zayi olma gibi
maliyetlerin karşı tarafa yansıtılması gibi faaliyetleri haksız ticari
uygulamalar olarak tanımlayarak yasakladık.”
Bolat, tarım ve gıda ürünlerinin konu olduğu ticari
ilişkilerde azami ödeme sürelerini yeniden belirlediklerini bildirerek, “Bu kapsamda, üretim tarihinden itibaren 30 gün içinde bozulabilen tarım
ve gıda ürünleri için azami ödeme süresini kural olarak 45 gün, alacaklı
ölçeğinin daha küçük olduğu durumlarda ise 30 gün olarak belirledik. Yine,
diğer tarım ve gıda ürünlerinde alacaklı ölçeğinin daha küçük olduğu durumlarda
azami ödeme süresini 60 günle sınırladık.” dedi.
– TPF Başkanı Düzgün
Türkiye Perakendeciler Federasyonu (TPF) Başkanı Ömer Düzgün
de “Ülkemizde her köşe başında açılan ulusal ve uluslararası zincir
mağazalar, şehirlerimizde ve mahallelerimizde büyük bir sektörel yıkıma yol
açmaktadır.” dedi.
Ulusal ve uluslararası zincir mağazaların, yerelden elde
ettikleri sermayeyi bölge dışına, merkez ofislerine ya da yurt dışına
aktardığını belirten Düzgün, “Bu durum, bölgesel kalkınmayı olumsuz yönde
etkileyerek yerel ekonominin güçlenmesini engelliyor.” diye konuştu.
Düzgün, yerel yatırımcının, kazancını bulunduğu bölgede
yeniden yatırıma dönüştürerek istihdam oluşturduğuna ve bu şekilde bölgesel
ticareti canlandırarak ekonomik kalkınmayı desteklediğine vurgu yaptı.